ABDURRAHMAN ÖRNEK ornekabdurrahman@gmail.com

MODERN BENLİK VE İÇ İNSANLIĞIMIZ 

26 Şubat 2020 Çarşamba 22:32

Hakikat bir bireyin kafasının içinde bulunmaz, o kafanın içine doğmaz…O birlikte hakikati arayan insanların  arasında, onların diyalojik etkileşimiyle doğar(richardson). İnsanlığımızın param parça olduğu , duygularımızın şovenistleştiği çocukların her gün donarak ve açlıktan öldüğü, zihinsel olarak savrula savrula ilhak olduğumuz bu zamanda biraz kalbimize yönelsek kötü bir şey yapmış olmayız. Modernizmin sürekli dış dünyaya yönelttiği bakışımız iç insanlığımızı iyiden iyiye ihmal etmiştir. Modernizm insanı her türlü maneviyattan kurtarma operasyonuna girerek toplumsal hayattan bireyci  hayata mahkum etti. Ve insan sadece kendi özgürlüğünün has ve apolitik bir o kadar da yok edici zalimliğinin efendiliğine boyun eğmiş oldu. Bağımsızlaştırılmış benlik duygusu; insanı çevrenin acısından, ötekinin ıstıraplarından soyutlamış, kendisine duyarlı çevreden faydalanan fakat fayda sağlamayan pozisyonuna getirmiştir. Kendi dışındakilere büyük şüphe ile bakan modernizmin ifsatçı, tetikçi birde kendi dışındakilerin hepsini suçlu gösteren bir ruh hali vardır. İnsan kendisini Allah'ın yarattığı iradi bir cevher olarak algılamak istemiyor başkalarının özellikle de güçle bütünleşmiş karakterlerin gölgesinde kendisini tanımlamaya çalışıyor. Günümüz insanının en büyük iç insanlık sorunu birbirini dinlemede ve doğru anlamada maalesef fasık görüşlere aşırı itibar etmesindendir. Hızlı arzular alışkanlığı ve tatmin olmayan, birinden diğerine geçen gerçekle temas kurmak istemeyen, kendi iç benliğini  tanımlamaktan alıkoyan kendi zorbalığını kaderin bir tecellisi olarak gösteren insan   -kaybedilmiş  ruhunu-  inceleme  gereği dahi duymayan bir kadavraya dönüşmüştür. Modern benlik sadece kendisine yatırım yapmak ve içsel denetimi güçlendirerek sosyal ortamlara uyum sağlamak ister(Kemal Sayar). Ancak derin bir emniyet hissinden mahrum kalır. Paylaşmaktan, dertlenmekten vicdani kimlikten kopan insan, ahlaki ilişkilerini ve ruhsal iyiliğini de yitirir. Günümüzde başarı hikayeleri denilince, ne tuhaftır daha çok kendisine faydası olmuş, kendisi için güç/ mal biriktirmiş insanlar akla geliyor. Ömürlerini insanlığa faydalı olmak için harcayan; bir ülkü, bir kitap, bir iyilik peşinde hayatını sürükleyen insanlar ise neredeyse görmezden geliniyor.(Kemal Sayar). Duygu pazarında kişi kendini değişik şekillerde pazarlar ve satabilir. Ücreti kendisine yeni bir kimlik ve kişilik olarak döner. Geçtiğimiz on yıllarda olgunluk ve hikmet peşinde koşmak yerine, istediğimiz her şeye bir bedel ödemeden sahip olabileceğinizi varsayan zembereğinden boşalmış bir kolektif zihniyete teslim olduk(Gerhardt). Başka insanların farklı yaşamlarını ayrı zihin ve duygularının olacağını fark etmek kişinin aynı zamanda kendi yaşantısına da açık ve şeffaf olmasıdır. Oysa çevreyi yok sayan benlik duygusu, kendi yaşam parçasını borçlu olduğu çevreye yeniden dönmelidir. Kişinin değerini bireysel statüsünde ya da ticaretinde görmesi sadece kendi algısındadır. Asıl değer daha geniş insan gruplarıyla kurduğu iletişim ve ilişkidedir. Görüyoruz ki günümüz insanı yüksek değerleri önemsemeyen ve sadece kendi iyilik hissini önemseyen ve bundan daha yüksek ülküsü ve hedefi olmayan insan tanımlamasına doğru evrilmektedir. Kendi kalbinde ve zihninde neyin olduğunu bilmeyen, insani ölçülere göre hayatını, iç insanlığına dayanarak inanç ve duygularla düzenlemeyen kişinin başkalarının arzularına boyun eğmekten başka yapacağı hiç bir faaliyeti olmaz. Birey kendisini aşırı derecedeki kendilik tutkusunun özgür esirliğinde, başkalarının yüceltmesine bağlı hale gelmektedir. Karakter, değerli bir hayatın vazgeçilmezidir. Yaşamsal amacın mantığını çözen bireyler içsel çözümlerini başarmışlardır. Çözemeyenler ise sürekli şikayetçidirler. İnsanın mutluluğu veya mutsuzluğunun en büyük sebebi kendisidir. Zihni akıllıca işlemeyen kişi hiçbir zaman doğru yolu seçemeyecektir. Sağlıklı bir öz sevgi kendi içimizdeki cevheri açığa çıkarmamıza ve bize ait bir şeyler oluşturarak dünyaya olumlu bir mühür vurmamıza yardım eder. Sağlıklı bir öz sevgiyle duygularımızı dolu dolu yaşar, duygusal hayatımızı başkalarıyla paylaşır, gerçeği düşten ayırabilir ve kendimizden şüphe etmeden evet ve gayretlerimizin peşine düşebiliriz(Kemal sayar)İnsani ıstırapla özdeşleşmek, kişinin kendi ıstırabının da farkına varmasıyla olur.İnsan ıstırabıyla özdeşleşmekle kendini daha geniş bir insani söylemin içine yerleştirir ve yaşayan özne olarak öteki ile temasa geçer(tolleson) İyi ve yaşanmaya değer bir hayatın ahlaki ontolojik bir kabulle olacağına inanmak gereklidir.

YORUMUNUZU YAZIN ...
Farklı olanı seçin:
# # # # # #