ABDURRAHMAN ÖRNEK ornekabdurrahman@gmail.com

YENİ BİR MEDİNE MODELİ MÜMKÜN MÜ?

17 Eylül 2020 Perşembe 07:23

Medine modeli,  farklı dinden, inançtan ve kültürden olanlarla değil aynı dinden, inançtan yani kendisini İslam dinine mensup  ve Müslüman gören herkesle,  her grup ve toplulukla bir araya gelerek oluşturulacak bir modeldir.  Medine modelini kurmak yeniden inşa etmek mümkün mü derseniz evet mümkün olabilir. O günkü oluşmuş sistemin aynısını  bugün kurmamız  ütopik karşılanabilir, saçma bulunabilir ama medine modelini oluşturmak için girilen çaba, gösterilen gayret üslüman toplumların geleceğine yönelik tüm çalışmalarda temel olacaktır. Medine modeli, kendisini yenilemeyen ve sürekli  geriye doğru giden, dışlanan, toplumsal hayat tarzı, toplumsal vicdanı adaletsizliğe ve ahlaksızlığa sürüklenerek dejenere olmuş zihinsel yapıyı  yeniden insani bir yaşama dönüştürme çabasıdır. Medine modelinde bir toplumun oluşturulmasında bütün müslümanların çabasına ve ittifakına ihtiyaç vardır. Bu dinamiği kazanmada başlıca iki özellik vardır. Bu gayrette geçmişe bakmamız yeterli olacaktır. Birincisi, Medine Devleti birtakım ruhsal, ahlaki ve kültürel değerler üzerine kurulmuştur. Bu değerler İslam'ın değişmez değerler sistemini şekillendirirler. İkincisi Medine Devleti'ne güç ve enerji veren temel bir dinamik vardır ki bu da İslami idarelerin ve uygulamaların üyeler tarafından kendilerine has bir biçimde ifade edilmesidir. Müslümanlar için alternatif gelecekler, ancak İslam parametreleri dahilindeki araçlarla oluşturulabilir. Bu demektir ki, sadece İslami amaç, araçlarla oluşturulan bu imkanlarla kabul edilebilir. İslam ümmetinin kendi içinde kaderini kendinin tayin etmesine, fikrini yeniden geliştirmeye,  aynı zamanda  kişisel bilinçlenmeye teşvik eder . Böylece yeni alternatiflere yol açılır ve opsiyonlar izlenir ve daha iyi kararlar alınmasını sağlar. Gelecek hakkında karar verme süreci güçlenir, ortaya çıkabilecek sorunlar  önceden tespit edilir. Medine modeline ulaşma hedefine  ne kadar çok ulaşılırsa o kadar değişim olacaktır. Başka bir deyişle İslami sistem,  model kabul edilen sisteme yaklaştıkça hedefler daha da sadeleşir ve özgürleşir. İçtihat kapısını açık tutmak İslam sistemine yeniden doğma gücünü vermek ve işlerlik kazandırmak açısından oldukça önemlidir. Eğer dönüşümü, değişimi , gelişimi önemsemezsek tam da bizim dışımızdaki güçlerin tuzağına düşmüş oluruz. Yozlaşmanın, bozulmanın, adaletsizliğin, zulümlerin sınırsızlığında daha fazla gecikmeye maruz kalmadan yeniden toparlanma, yeniden diriliş için tarihe ve geleceğe özelde İslam dünyasının, genelde de tüm dünyanın ihyası ve inşası için, Medine model yapısını tesis etmemiz hem İslam dünyası hem de kainatın umutla beklediği bir modeldir. Ya biz Medine Modelini test etmek için çaba harcayacağız, yoksa da Allah,  bizim yerimize Allah'ın yasalarını uygulayacak, yeni Medine modelini kuracak toplulukları meydana getirmek Allah için hiç de zor bir durum değildir. Bu modeli kurmada bize kaynaklık edecek ve yardımcı olacak İslam tarihini oryantalist yorumlamalardan arındırıp yeniden bir İslam Tarihi yazma  rolünü üstlenmek zor ama bizim için gerçekçi ve kalıcı olacaktır. Bu modelin oluşması için islami tarih ilminin önemi büyüktür. Devletlerin nizamları ancak tarih ilmini koruyarak sağlanır. İslami yapılanmayı askeri zaferler açısından değil de, geçmişte de olduğu gibi çoğu zaman ruhsal, ideolojik ve sosyal yönleriyle gerçekten tüm insanlık için kurtuluşa vesile olacak yollar üzerinden sağlamalıyız. Medine modelinin oluşmasında Hz. Peygamber’in (s.a.v) hayatı oldukça önemlidir. Peygamber (s.a.v)  Medine Devleti'nin oluşumunda model olmuşsa, şimdi de Müslüman toplumların benimseyeceği ve izleyeceği bir model olmalıdır. Bu yüzden bu dönemin dinamiklerini incelememiz gereklidir. Altın Çağ diye bilinen 660 ve 1200’lü  yıllar arasındaki tarihi ve dinamik toplum yapılarını yeniden okuyup incelememiz  gerekir. Medine modeline giden yolda kendimize de nerede bulunduğumuzu, Müslümanların da tarihin neresinde bulunduğunu sormalıyız. Bu hastalıktan, bu yorgunluklardan ancak derin bir araştırma, derin bir gözlem ve iç muhasebe ile çıkabiliriz. Bu vesileyle hiyerarşik bir bilinç sistemi kurabilirsek yani kişisel bilincimiz kimliğimiz, köklerimiz ve kültürel mirasımız üzerinden kendi kişiliğimizde bir gelecek bilinci geliştirdikten sonra, bilinç hiyerarşisini toplumlara ve İslam coğrafyasına kadar yükseltebiliriz. Ben- topluluk- ümmet- insanlık ve dünya.  Yeni Medine modelini oluşturmada önce ben bilinci oluşmalı, insanın kendini bilmesi ve  tanıması sonra topluluk ve biz bilincine, sonra da Ümmet ve insanlık,  en son olarak da dünya bilincimiz ile zirveye ulaşabiliriz. Toplumsal kalkınma, kendine güvenen, kendini geliştiren, geleneksel ve modern sektörleri tamamlayan çeşitli ekonomik gelişme stratejileri geliştirmekle olur. Medine modelinde olması gereken üç temel toplumsal yapı aile, cami ve komşuluktur. Zaman- mekan ne olursa olsun bunlar Müslüman toplumun merkezi kurumlarıdır. İslami yapıda biri olmadan diğerinin olması mümkün değildir. Aileden sonra caminin de güçlü bir toplumsal kurum olarak geliştirilmesi gereklidir. İslam toplumunda toplumsal kalkınma üç temel prensip ile yönlendirilmelidir. Bunlar önce kişisel çalışma, kendi kendini geçindirme ve işbirliği yapma şeklindedir. Müslümanlar dayanışma coşkusunu bundan sonra içgüdüsel hale getirmeliler,  birbirlerine bağlılık ve karşılıklı yardımlaşma  görevi Müslüman karakterinin köşe taşı haline gelmelidir. Müslüman teknologlar  için müslüman halkın ihtiyaçlarını, ümitlerini ve isteklerini tatmin eden ve  Müslüman halkın yabancılaşmasını, baskıyı, çevre kirliliğini, kaynak tüketimini azaltan uygun bir teknolojiye ait işler ilkeli formlar geliştirmek bir sorumluluk olmalı. Yıkıcı milliyetçilikten, kaos olan ferdiyetçilikten uzak durulmalıdır. Merkezileşme ve bürokratik yapı en aza indirilmeli. Medine modelinin tüm hedeflerinin temellendirilmesi gereken dört temel prensibi vardır:  Bunlar toplumsal kan kaybını önleme, içe bağlılık, sosyal adalet ve kültürel sağlıktır. Diğer yandan sosyal adalet prensipleri ise vicdanın mutlak özgürlüğü, tüm insanların eşitliği ve toplum ve fertlerin birbirlerine karşı olan sorumluluğu.(S.Kutub) Sonuç olarak doğal bir öze sahip oluşundan dolayı İslam medeniyetinin geleneksel ve yaşayan gücü gezegenimizin geleceğinde başka hiçbir medeniyetin oynayamayacağı bir role sahiptir. İslam medeniyeti Medine modeli ile dünyaya değerler, gelenek ve kültür gibi sunacağı üç önemli saha vardır. Medine modelini özünü hala muhafaza eden Batı medeniyetine karşı ayağa kalkacak potansiyele sahip tek medeniyet İslam medeniyetidir. Tabii ki arzu ettiğimiz Medine Modelini yeniden kurma çabamızdaki başarılar da şüphesiz ki Allah'ın  isteğine bağlıdır. Bu inanç ve umutla Allah'a tam bir güvenle Medine modeline daha fazla gecikmeden yönelmeliyiz.

Kaynak: İslam Medeniyetinin Geleceği(Ziyaüddin Serdar) 

YORUMUNUZU YAZIN ...
Farklı olanı seçin:
# # # # # #