YASEMİN KATI ebrar4406@hotmail.com

MÜDÜR, MÜDÜR MÜDÜR?

22 Aralık 2014 Pazartesi 13:13

Tarih boyunca yaşayan tüm medeniyetlerde, uygulanan tüm yönetim anlayışı ve sistemlerinde kariyer ve koltuk sahibi olmak –koltuğun içeriği ve anlamı ne olursa olsun- çekicilik arz eder. Kimi insanoğlu onu kapma siyasetini dozunda, oranında yaparken; kimileri de tüm onur ve kişiliğini ayaklar altına aldırarak gözü dönmüş bir şekilde hareket edebilmektedir.

Efendim malum, son birkaç ayda milli eğitim atamalarında bir takım farklı uygulamalara gidildi. Yurdum insanı genelde olduğu gibi bu işte de olayı zannımca fazla abarttı. “Bu fani âlemde benim de bir koltuğum olsun.” diyenler piyasada boy gösterdi.

Yönetmeliğin ilk maddesinde münhasıran zikredilen yöneticiliğin ikinci görev olduğu hususu ne kadar doğru anlaşıldı?

Müdür atamalarında sözüm ona “Ehliyet ve liyakat sahibi” müdürler seçmek için, analitik düşünme ve analiz yapabilme kabiliyeti, temsil kabiliyeti ve liyakat düzeyi, muhakeme gücü ve kavrayış düzeyi, iletişim becerileri, özgüveni ve ikna kabiliyeti, genel kültür gibi büyük laflar edilmiş yönetmelikte.
Bunların içeriği ne kadar dolduruldu ve amaca ne kadar hizmet etti?

Ya da acaba bu maddeye sığınılarak, istenmeyen idareciler alaşağı mı edildi?

Derken, atanan müdürlerden sonra sıra seçilecek olan başyardımcı ve yardımcılara geldi.

Müdür görevlendirmelerindeki acayiplikleri ve olup biten garipliklerin şaşkınlığını üzerimizden atamamışken ikinci dalga geldi.

Sıra müdür başyardımcısı ve müdür yardımcı görevlendirmelerindeydi. Yönetmeliğe göre müdür yardımcısı müdürün inhasıyla olacaktı.

Ancak kendisiyle çalışacak müdür yardımcısını belirlemek, müdüre bırakılmayacak kadar önemli bir konuydu ve öyle de oldu.

Kararı müdüre bırakmaya çok da niyetli olmayan ilgililer; onca yıllık üyesi oldukları ama kapısını bilmedikleri sendikaların ve yakınlık ilgisi kurdukları siyasilerin kapıları başta olmak üzere aşındırmadık kapı bırakmadı. Piyasaya bir dolu isim düştü, ağızdan ağıza dolaştı durdu. Tabi sahipleri de ortalıklarda. Ne de olsa bedava sirke baldan tatlıydı. Koltuk, kek tadındaydı. Ne oldum değil, ne buldum devriydi.

Söz hakkı kendisine bırakılan bazı - kendisinin bulunduğu konumu ne kadar hak ettiği tartışılacak olan- müdürlerin de,  yardımcılarını seçerken uyguladıkları akla zarar bazı kıstasları vardı. “Sen soğuk duruyorsun(Yalakalık bekliyor). Ben seninle çalışmak istiyorum ama yukarıdan çok baskı var(Dışarıdan sokulan burunları kast ediyor). Tamam, sende tecrübe var ama o daha genç(Galiba; iş takibi yaparken daha hızlı koşar diye ümit ediyor).” Yağmur yağdı, şimşek çaktı gibi çoğu zaman insan onurunu hiçe sayan sudan bahanelerle yardımcılar seçildi/ elendi. Sonra da bu insanların aynı çalışma ortamında yüz yüze bakmaları ve dahi başarının zirve yapması beklendi. Alınan takdir, teşekkür, başarı vs. belgeler; yapılan yüksek lisans ve doktoralar ve dahi kıdem yılı hikâye oldu. Müdüre hiç bu kadar yakın ve sevimli görünmek zorunda kalınmadı. Öyle ki atılan her adım,  “Ben böyle yaptım müdür bey, ben şöyle ettim müdür bey.”  raporlarıyla sunulmak mecburiyetinde kalındı.

Seçilen müdür yardımcıları bağırlara basılamadı. Ahbap- çavuş ilgisiyle gelenler de amirlik sıfatını kullanamadı. Çoğu tecrübesiz, sırtı kuvvetli, çiçeği burnunda yöneticiler “Ben bu koltuğa oturdum ama şimdi ne yapacağım.” Şaşkınlığıyla işleri en başından öğrenme çabasına girişti. İnsanların gururuyla, onuruyla oynandı, bu iki kavramdan çok da haberli olmayanlar tarafından. Çalışanın performansı, kendi performansından habersiz müdürlerin diline hiç bu kadar pelesenk olmamıştı.

Ne kadar isabetli atamaların bu şekilde yapılması?

Liyakat esasına ne kadar uyuldu?

Bir yerlere hiçbir emek harcamadan sadece sırtını dayadıklarınca getirilenler, bulundukları yerin/ koltuğun hakkını ne ölçüde verebilecekler?

Ve dahi bu tarz atamalar atanamayanlarca nasıl karşılandı?

Resmen devşirme usulüyle etraftan toplanılarak kurumlara yerleştirilen çiçeği burnunda yardımcılar, kurumun diğer çalışanlarınca ne kadar kabullenilip benimsendi?

Kısa süre sonra bazı müdür arkadaşların yardımcıları arasında bayan ve erkek güzellik yarışmaları düzenlemeleri de benim âcizane beklentim.

Böyle kıstaslarla sonucun böyle olması fazla şaşkınlık uyandırmasa gerek.

Eğitim sistemimizin kalıcı ve yerinde politikalarla sağlam bir zemine oturtulması elzem görünmektedir. Beşerin yaptığı her işin bir tarafında kusurun olması beklenmeyecek bir şey değil ama kusurun en az olması ve muhataplarını en az zararla etkilemesi beklenilecek/ istenen bir durumdur. Ülkemin çok kırılgan yapıdaki eğitim sistemi kanaatimce sekteye uğradı. Beşeri bir sistemdi, doğal olarak da kusursuz değildi. Ama yurdum insanı tarafından keşke bu kadar da suiistimal edilmeseydi.
                                                              

YORUMUNUZU YAZIN ...
Farklı olanı seçin:
# # # # # #