YASEMİN KATI ebrar4406@hotmail.com

ÖĞRETMENLERDEN ELİNİZİ ÇEKİN ARTIK

16 Ocak 2015 Cuma 20:10

Dile pelesenk ola ola ayaklar altına alınmış ve dahi ağızlara sakız olmuş bir meslekten söz edeceğiz.

Neyi kaldı öğretmenlerin Allah aşkına?

Saygınlık?

Kazanç?

Yaptırım gücü?

Dinlenme ve ciddiye alınma ?

            İnsanın olduğu her yerde; dağda, ovada, şu zamanda bile sobayı yakabilmek için kömürlükte, odunlukta dolaşan, çocuğun burnuna kadar silen, evini okulun işleriyle dolduran, son yıllarda artık dövülmesi, itilip kakılması moda olan, çocuğunun bölümünü/sınıfını dahi bilmeyen ilgisiz veli ile de ilgilenen, onun da nazını çekendir o, ailesinin bir ikisine dahi sahip çıkamadığı çocuğun öğrenci sıfatıyla 30- 40 ‘ının doldurduğu en az bir sınıfla uğraşmak mecburiyetinde olan,  açlık sınırına yakın maaş alıp da kendi sendikasının dahi aldığı derse girmeme eylemi kararını uygulamayıp “Öğrencinin ne suçu var.” diyerek öğrencinin zararına olacak hiçbir şeye sırt vermeyen bu nedenle de maaş meblağı ortada olan kişiden.

            Sürekli değişen öğretim sistemine kendisi ayak uydurmakla kalmayıp muhataplarını da sırtlayan kişiden söz ediyoruz.

            Batıda şöyle böyle diye söze başlamayı marifet kabul edenlere soruyorum;

-         Batıda sınıflar kaçar kişi?

-         Eğitim- Öğretim ortamı ne âlemde?

-         Öğretmenlerin çalışma süresi ne kadar, kazancı ne durumda?

-         Mecburi öğretim süresi ne kadar?

-         Öğrenciler okullara alınırken kullandıkları ölçütler var mı yoksa bizdeki gibi gel, ne olursan ol gel siyaseti mi güdülüyor?

-         Eğitim politikalarının bizimkilerle benzer ve farklı yanları neler? Örneğin onların da öğretim yönetmelikleri her yıl değişiyor mu?

Yönetmeliklerle yeterince haşır neşir olmayanların, eğitim sahasından uzak insanların bu sahayı başka sahalarla karıştırması ne kadar kabul edilebilirse öğretmenler de o kadar kabul buyursun bakalım.

               Hakkında bu kadar konuşulması da boşuna değil aslında çünkü kendi hakkını sırtlanamayacak kadar eğitim yükünü omuzlayandır o. Her an yöneticisi, öğrencisi ve velileriyle muhatap olduğundan kolay erişilebilir kabul ediliyor galiba. Diğer birçok meslek mensubuyla ne kadar zamanda bir karşılaşıyoruz ki sosyal hayatımızda. Örneğin polis, avukat, doktor v.s. Karşılaşma öncesinde de bir konuşma metni hazırlıyoruz, neden? Çünkü bizimle muhatap olacakları süre sınırlı ve o süreyi en kaliteli şekilde kullanmak icap eder. Oysa öğretmen her daim karşılaşılan, konuşulan olduğu için yüz göz olması normal toplumun onunla.

Hayır; evine götürdüğü iş yükünden dolayı kendi çocuğuyla bile ilgilenemeyendir demeyeceğim. Tatiller onların yüzü suyu hürmetine verilmiyor, öğrencilere veriliyor da demeyeceğim. Öğrenci gelsin okula, onlar da evde oturmayacaktır herhalde kısmını da belirtmeyeceğim. İndire kaldıra bu mesleği ve mensuplarını maskaraya çevirdiniz dememe de gerek olmadığını düşünüyorum. Eğitim konusunda yurdumda herkes söz sahibi, herkes kahraman maşallah dersem de kabalık olacağını belirtmeliyim. Her şeyde olduğu gibi eğitimde de nitelik-niceliğin göz önünde bulundurularak nitelikli eğitimin hedeflenmesi gerektiğini de belirtmeme gerek yok bence. Sadece tatilden ibaret değil öğretmenlik mesleği, gibisinden zaten bilinen beylik bir laf da etmeyeceğim.Türkiye’nin değişeceği var da şimdiki eğitim süresi mi engel sorusunu sormayı da uygun bulmadığımı belirtmeliyim…

Ama şunu söylemeden edemeyeceğim: “Keşke biz de öğretmen olsaydık” diye iç geçirenler; Madem bu meslek bu kadar cazip, fakülteler henüz kapanmadı, meraklısı buyursun. Tabi önce kazanması, 4-5 yıl okuması, formasyonu yoksa onun için de sınava girmesi, sonra tekrar okuması, atanamayan binlerin arasında yerini alması, atanma ihtimali olan sayılı yekûn arasına girmesi, sınava yıllarca hazırlanıp atanması sonrasında da her türlü coğrafya ve insan tipine karşı hazırlıklı olması gerekecek.  Evet bekliyoruz.

                                                                   

YORUMUNUZU YAZIN ...
Farklı olanı seçin:
# # # # # #